Okula Başlarken

Okula Başlarken


OKULA BAŞLARKEN YAŞASIN OKULUMUZ

“daha dün annemizin
kollarında yaşarken
çiçekli bahçemizin
yollarında koşarken
şimdi okullu olduk
sınıfları doldurduk
sevinçliyiz hepimiz
yaşasın okulumuz”
Söz: Jane Taylor Müzik: Amadeus Mozart

Yaşasın Okulumuz çocukluğumuzda söylediğimiz ayrılığı, yeniliği, başlangıcı, anlamamızı sağlayan bir çocuk şarkısı. Bu şarkıyı söylemeden büyüyen bir yetişkin yoktur sanırım. Hayat döngüsünde çocuklu anne babalar olarak sizlerde geçmiş bilgi, deneyim ve tercihleriniz ile çocuklarınızı eğitim kurumlarına emanet ettiniz. Evde verdiğimiz eğitim o kadar önemli ki çocuklarınız, en kıymetlileriniz artık sizlerden biraz daha farklılaşıp yenilenmeye başlayacak. Bu yeni süreçte sizlerde çocuklarınız da heyecanlı ve endişeli olabilirsiniz.

Hatta pek çok duyguda buna eşlik edebilir,korku, sevinç, umut, kaygı…. Boşlukları sizin dolduracağı pek çok duygu vardır sanırım. 4 temel duygunun (öfke-korku-üzüntü-mutluluk) etrafında türeyen diğer duygular insandan insana değişebileceği gibi aynı durum karşısında da değişebilir. Her çocuk bir gün evden ayrılır, ya da anne baba çocuğundan ayrılır.

Ancak hepimiz aynı duyguda olmayız ya da yoğunluğunu farklı yaşarız. Çocukların ve ebeveynlerin farklı olmasından kaynaklanır bu durum. Hepimizin aynı olmasını beklemekte mümkün değildir belki de. Ancak sağlıklı düşünün bireyler yetiştirmenin en temel yolu da duygu kontrolünün sağlanmasıdır.

UNUTMAYALIM

Düşündüklerimiz duygularımızı,

Duygularımız da davranışlarımızı etkiler.

Gelişim sürecinde “çocuk korunum” ilkesi ile çocuk 9. Ayda anne –baba ya da bakımını sağlayan kişinin odadan çıktığında yeniden geleceğini bilir ve artık eskiden olduğu gibi ağlamaz ve aşırı tepki vermez. Okula başlamakta bir ayrılıktır ve çocuk artık evden ve yakınlarından ayrıldığında yeniden onları göreceğini öğrenmiştir. Ancak yinede ilk hafta ilk ay uyum için ayrılma ile ilgili sorun yaşayabilirsiniz. Bu durum ne zaman anormaldir ? Okula başladıktan 1- 2 ay geçmesine rağmen çocuğunuz hala aşırı tepki veriyorsa bu “Ayrılık Anksiyetesi olabilir. Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde ayrılık tehdidi aşırı anksiyeteye, hatta panik atağına yol açabilir. Panik bozukluğunun tersine anksiyete, beklenmeyen bir panik atağının gösterdiği güçsüzlükten çok, evden ya da bağlanılan başlıca kişilerden ayrılma ile ilgilidir. Yaşanan olağan dışı algısal yaşantılar, gerçek bir uyaranın yanlış algılanmasına dayanır. Ayrıldığı kişi yanına geldiğinde tepkisi geçer ve daha çok geceleri ortaya çıkabilir. Bu durum da okul psikologunu bilgilendirmeli ve işbirliği yapmalısınız.

ÇOCUKLARINIZA NE SÖYLEDİĞİNİZ İLE BİRLİKTE NE YAPTIĞINIZ DA ÇOK ÖNEMLİDİR!!!

“Okula gidecek benim oğlum/kızım aman da aman. Çok da güzelmiş okulu. Neler neler öğrenecek ne oyunlar oynayacak”. Bunu söylerken kaygılı bir beden diliniz varsa çocuk söylediğinize değil nasıl davrandığınıza odaklanır. İletişimde söz % 30 beden % 70 etkilidir. Siz rahat ve mutlu hissediyor ve davranıyorsanız çocuğunuz da buna uygun bir tutum sergileyecektir. Tabii ki çocuğun kişilik yapısı da onun tutumunda etkili bunu da yadsıyamayız. Çocuğunuzun yapısına uygun olarak da onu okula hazırlamanız gerekmektedir.

Çocuğun okula uyumunda

Tanımak: Okulu tanımak, çocuğu tanımak,

Tanışmak: Öğretmen, personel ve yöneticiler ile çocuğun ve velini tanışması

Tanıtmak: Okulla ilgili kuralları, ihtiyaçları, eğitim alacağı ortamı tanıtmak

Anlamak: Çocuğun neden burada olduğunu, ne yapacağını ve nasıl yapacağını bilmesini sağlamak

Anlaşılmak: Empatik beceri ile çocuğu, aileyi, kurum çalışanlarını anlamak.

Sevgi temelli bir eğitim ortamı ve anlayışı tüm sorunların çözümünde en etkili yol olacaktır.

Uyum hep birlikte yapabileceğimiz bir durumdur. Sadece okul ya da sadece ailenin tek başına bu konuda başarılı olması düşünülemez. Bu yeni başlangıç aslında hepimiz için önemli. Çocuğun okulunu sevmesi hepimizin istediği ve çaba göstermemiz gereken bir süreç. Bu süreçte bizler sizlere, sizler de bizlere yardımcı olmayı amaçlamalıyız. Okulla kuracağınız iletişim için bilgi alma ve verme boyutunda olmayı amaçlamalıyız.

Klinik Psikolog
F.Serra ARSLAN